Belki de hiçbir zaman olmadığım, veya olamayacağım bir şey. Yine de hayatta bazı anlar vardır, tokat gibi vurur insanın suratına. "Ben şimdi ne yapacağım" dersiniz, öyle çok inanmışsınızdır ki olacağına, sadece o olumlu telefonun geleceği anı düşünür, durursunuz. Telefon gelir, "üzgünüz, sizinle çalışamayacağız" derler, kısa bir sessizlik olur "thanks for letting me know" der kapatırsınız. İşte o anda düşünceler birbirine girmeye başkar. Facebook listenizdeki "arkadaşınız gibi" davranan çocuk rolü kapmıştır çoktan, bilmesine rağmen sorar size "rolü aldın mı?" diye, yutkunur, yolunuza devam edersiniz.
Evet, bugün yenilgiyi tüm iliklerime kadar yaşadım. Büyük kazançların içinde bir yenilgi hem de. Warwick'te tam burslu okuduğum gerçeğinin içinde kendi yolumu bulmaya çalışırken bir batıyor, bir çıkıyorum. "Olacak mı?" acaba diyorum kendi kendime, başarabilecek miyim? Bu besteler senfoni orkestrasında çalınacak mı, sınırlarımı aşabilecek miyim. Alamadığım rol için audition edilirken bana bir soru soruldu: "Neden buradasın?" diye, "Zorlanmak (challenge) için" dedim. Jazz müzik her zaman haaytımda oldu ancak hiçbir zaman gerçek bir orkestra ile icra edemedim, sahnede jazz'ı hissetmek, hissettirmek istiyorum dedim. Öyle sevimli gülüyorlardı ki, o andan itibaren bile "ah, aldım heralde" dedim, diyebildim. Halbuki ki karşımda tam tersi düşünceler dönüyordu; "çok deneyimsiz" damgasını yemiştim bile. Peki bir okul kulübünde bile bunu yapamayacaksam, ne olacaktı?
İkinci ihitmal ise, gerçekten icra edemedim. O da olabilirdi,. müzik dünyasının iki yüzü, her zaman aldatmaya hazır ne de olsa. Kızgın mıyım? - hayır. Buna hakkımın olmadığını da biliyorum, objektif olmadığımın da farkındayım. Üzgün müyüm? - Evet. Düşünceli miyim? - Çok.
Ne olacağım ben? sorusu yankılanıyor beynimde, ruhumda, bedenimde. Şimdi o sesleri biraz susturup uyuyacağım. Yarın, tekrar deneyeceğim günlerin ilki olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder