18 Aralık 2011 Pazar

Adia

Herkese merhaba!

Yeni bir haftaya girmek üzereyiz. Benim için önemli bir hafta, fazlasıyla. Bazen hayatta istediklerimiz onların olmasını istediğimiz doğrultuda gitmez. Bunu biraz geç öğrendim ama, sanırım hayatta "önce ben" demeyi öğrenmek lazımmış. "O bunu yapıyorken be bunu yapmiyim" ya da "o bunu görürse ne olur" demektense ne var ne yok ortaya dökmek lazımmış. Çünkü kimse masum değil..

Ama konu masumiyetse eğer, bunu belki de en iyi "Adia" anlatır değil mi?

Buyrun size Adia, kendi cover'ım: http://soundcloud.com/onuruz/onuruz-adia

Herkese iyi haftalar... :)

16 Aralık 2011 Cuma

"Yeni bir Yıl" Ne Demek?

Ne demektir "yeni bir yıl?". Yılbaşı süsleri, hediyeler, kutlamalar, alkol, yiyecek, dans, arkadaşlar, aile... evet bunların da önemi tartışılmaz ama, başka? Başka nedir yeni bir yıl?

Sizi bilmem ama "yeni" kelimesinin benim için anlamı hep apayrı olmuştur. "Yeni" olan her şeye karşı inanılmaz bir heyecanım vardır. Yeni yıl, yeni yaş, yeni ay, yeni hafta, yeni gün ve yeni BEN.

Yeni Ben? Hiç böyle baktınız mı bilmiyorum ama yeni bir yılın sahip olabileceği her türlü niteliği SİZ verirsiniz. Yani o yıl içerisinde ne yapmışsanız ve başınıza ne gelmişse o yıl sizin için "iyi" veya "kötü" veya da "basit" bir yıl olur. 

2011'e şöyle bir göz atalım isterseniz? Daha doğrusu ben atayım, siz de kendi anılarınızı bir gözden geçirin. :) Ben 2011'i düşününce aklıma gelen ilk şey, "değişim" oluyor. Çevrem, anlayışlarım, bakış açılarım, alışkanlıklarım... bunların hemen hemen hepsi ciddi değişimlere uğradı. İyi bir değişimdi bu, belki de insanların "olgunlaşmak" dediği şey, benim 2011'de öğrendiklerimin genel adıydı. 

Ancak size bir şey söyleyeyim mi, ben hiçbir zaman büyümedim. :) 20 yaşına da gelsem, hala yılbaşı süsleri gördüğümde heyecanlanır, yılın son zamanlarını "en iyi" biçimde geçirmeye çalışırım. Bu, ben 45 veya 65 yaşına da gelirsem aynı şekilde kalacaktır diye düşünüyorum. Kimse, içindeki çocuğu öldürmemeli. O çocuktur ki, sizin en zor zamanlarınızda içinizde dinlemeniz gereken sesiniz olacaktır. Bu yaklaşan yeni yılda da, o çocuğu dinleyin bakalım ne diyor. :)



Yeni yıl, içinizdeki çocuk demektir. Duyuyor musunuz? Ne dedi size? İçinizdeki o çocuğun bu yeni yıldan isteği nedir? Çocuklar küçük şeylerden mutlu olurlar ve bu mutluluk kalıcıdır. Siz de, bir değişiklik yapın ve içinizdeki çocuğu dinleyin, onunla arkadaş olun. 2011'in sonlarına yaklaştığımız şu günlerde, 2012'den ne istiyor? 



Yeni yıl, yeni "umutlar" da demektir tabii ki. Bilmem siz de hissetiniz mi ama 2012 bana şimdiden göz kırpmaya başladı yavaş yavaş. "Şşşt oğlum, sıkı dur ben geliyorum. ;)" şeklinde bir mizacı var sanırım. :) 

Yeni yıl, "dilek dilemek" demektir. Çünkü yeni bir yılda, yeni dilekler olur. İçten gelen dilekler, gerçekleşmeyi bekleyen dilekler..



Yeni yıl, "sevmek" demektir, bu yüzdendir ki yeni yıllarda sevdiğiniz insanlarla olmayı tercih edersiniz onların enerjisini hissetmek size iyi gelir. Ama bir dakika, size bir sorum var: kendinizi seviyor musunuz? "Ne biçim soru bu onuruz?" demeyin, çoğumuz hayatın rutinine o kadar kaptırmışız ki kendimizi, kendi filmimizin baş rol oyuncusu olduğumuzu unutuyoruz bazen. Bu da demektir ki, önce kendimizi sevmeliyiz. Bu yılbaşında, O'na bir hediye verin, yani kendinize. Bunu fazlasıyla hak ediyor. :)



Yeni yıl, "affetmek" demektir. Hiç unutmuyorum, yıllar önce lise zamanlarımda çok yakın bir arkadaşımla aram bozulmuştu. Uzun süreler boyunca konuşmamış, hatta aramızdaki soğukluk benden birkaç arkadaş daha da koparmıştı. 2 senenin sonunda bir Aralık ayında, yılbaşında barışmıştık. Çünkü biz artık birbirimizi sebepsiz nedenlerle kınayan "eski dostlar" değil, affeden "yeni dostlardık". Siz de, birilerini affedin bu yılbaşı. İlla belli etmenize gerek yok ancak 31 Aralık gecesi saat 00.00'da bir kısa mesaj ile yılbaşlarını kutlamak, iyi bir fikir olur bence. :)



Yeni bir yıl, eğlenmek demek. "Yeni yıla nasıl girersen öyle geçer" derler ya, onun gibi. İlla gece kulüplerinde "eller havaya" modunda olmaya gerek yok. "Eğlence" kavramı sizin için ne ise, onu yapın. 


Yeni bir yıl, "dinlemek" demektir ayrıca. Sadece müziği değil, tüm çevrenizi dinlemektir. "Mutlu yıllar" kelimesini duyduğunuzda o en içten "inşallah" kelimesini duymak demektir. Dinlemek, duymak ve özümsemektir. 

Kısacası, yeni bir yıl demek yeni bir SEN demektir. Bırak, bu yılbaşında "sihire" inan. O da seni alsın, harikalar diyarına götürsün. :)

Hepinize şimdiden bol kahkahalı, hayat dolu, mutluluk dolu, mucize ve "sihir" dolu bir yeni yıl diliyorum. Sizi seviyorum!


MUTLU YILLAR!! :)

Glee'nin Christmas Bölümü :)

Herkese merhaba!

Yoğun geçen haftaların gelecek olan daha "yoğun" haftalara gebe olduğu şu günlerimde, sizlere blog yazısı yazmak kadar güzeli yok gerçekten. :) Bugünkü konumuz ise Glee'nin son yayınlanan "Extraordinary Merry Christmas" bölümü. :)

Geçtiğimiz çarşamba günü yayınlanan bölümde, daha önceki yılbaşı bölümüyle kıyaslandığında benim için kendisini gösteren ilk büyük fark, "Star Wars" temasının ilk kez bir Glee bölümünde işlenmesi. (Bilmeyenler için: sıkı bir Star Wars fanıyımdır.)

Glee bölümlerinde son zamanlarda kanımca sıkıcılaşmaya başlayan ve sürekli kullanılan temalar biraz beni bunaltsa da, bu son bölüm ile içimde yeniden bir "Glee orjinal bir şey bulmuş!" kıvılcım hissettim. :)

Özellikle Artie'nin Chewbacca rüyası, Puck'ın Han Solo ve Finn'in Luke Skywalker olması çok hoştu. Ancak bu temayı çok sade bıraktıklarını düşünüyorum. Örneğin Darth Vader gibi bir Star Wars klasiğini de işleselermiş harika olabilirmiş.

Tüm bunlar bir yana, bana göre "acele çekilmiş" hissiyatını veren bir bölümdü. Glee ve Christmas & New Year deyince daha bir anlam, daha bir eğlence ve daha bir renk istiyor insan. Renk demişken, bölümde uzunca bir süre siyah-beyaz bir ekranda New Directions'ın TV Şovunu izlemek de bir süre sonra sıkıcıydı.

Gleekler için şimdilik bu kadar! Diğer yazılarımı bekleyiniiiiz!

Müzikle kalın!!

12 Aralık 2011 Pazartesi

Aralık'ta 1 Gün 1 Ses Dinlenir!

Herkese yeniden merhaba!

Bir süre bloguma yazamamış olmam, sizleri unuttuğum anlamına gelmez! Sadece birkaç hafta sonra benden duyacağınız büyük sürpriz haberler için gerekli güzel altyapıyı kurmakla meşguldüm (şimdilik bu kadar, başka ipucu veremem:))

Dinleyenler bilir, geçtiğimiz cumartesi bir gün değişikliği yapıp sevgili Maneki Neko'yu ağırladık srüdyomuzda. Kaçıranlar için bir bilgilendirme: Maneki Neko, "Van için Rock" organizasyonunun fotoğraflarını çeken ve bu fotoğraflarla oldukça yaygın bir üne kavuşan Türk fotoğrafçı. :) Bu programın tekrarı hafta içi bir ara verilecek. Gününü buraya yazacağım, kaçırmayın! :)

Ayrıca önümüzdeki haftalarda her cuma 15.00'da, http://radyovesaire.bilgimedya.org adresinden beni dinlemenizi özellikle istiyorum. Çünkü 1 Gün 1 Ses, artık altın çağına girmek üzere. Hiç tahmin edemeyeceğiniz süper konuklar, konular ve benden duyacağınız birbirinden renkli ve şok haberler ile karşınızda olacağım. :) Dolayısıyla, Aralık'ta RadyoVesaire - 1 Gün 1 Ses dinlemek bambaşkadır. :)

Bu hafta da (16 aralık cuma) Bilgi Üniversitesi "Hunters" yani Bilgi Amerikan Futbolu takımından iki öğrenci arkadaşımız konuğum olacak. 1 Gün 1 Ses ile futbol ne alaka demeyin! "Spor kültürü" kavramını ve "Bilgi Hunters" takımını yakıdnan tanıyıp öğrenmek harika bir macera olacak!

Hepinizi çok sevdiğimi biliyorsunuz, kendinize çok çok iyi bakın!

Müzikle kalın! :)

3 Kasım 2011 Perşembe

4 Kasım Cuma 1Gün1Ses'te Olun!

1 Gün öncesinden gelen güncellemeyle "geç kalmamış olmayı" diliyorum pek sevgili blog okuyucularım. Yarın, yani 4 kasım cuma saat 15.00'da yine harika bir konuğum, çalacak harika şarkılarım ve konuşacak harika konularım var.

Öncelikle konuğum, Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim sistemleri Yüksek Lisans öğrencisi ve aynı zamanda elektronik müzik grubu olan Adviruz'un vokali Pınar Gürcan. Sevgili Pınar davetimi kabul etti ve yarın konuşacak bir sürü konumuz olacak!

Hemen bir hatırlatma, RadyoVesaire bir "web radyosudur" ve sadece internet aracılığı ile dinlenmektedir. Bilgi Üniversitesi İletişim fakültesi bünyesinde kurulmuştur. :) Eski post'lardan yararlanarak daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz :)

Programa sosyal medya aracılığı ile katılabilirsiniz, nasıl mı? Tabii ki Twitter!

@onur_uz yaparak sorularınızı,yorumlarınızı veya görüşlerinizi bana yazın canlı yayında hep beraber konuşalım, tartışalım!

O zaman ne diyoruz? 15.00'da görüşmek üzere diyoruuuzz!!

Müzikle kalın!

http://radyovesaire.bilgimedya.org

21 Ekim 2011 Cuma

1 Gün 1 Ses - 21 Ekim Özeti :)

Herkese yeniden merhaba, biliyorsunuz bugün 1 Gün 1 Ses (RadyoVesaire'de sunduğum programım) günüydü ve tahminimce şu güne kadar yaptığım programlar arasındaki "altın" programlar arasındaki yerini aldı.. :)

Dinleyenler bilir, bugün başarılı piyanist ve Genç Klasikçiler Festivali müzik direktörü Hande Akkan stüdyoda konuğumdu. Beraber müzik dolu, keyif dolu bir program geçirdik. Dinleyenler de keyif aldıysa ne mutlu bize. Yaşadığımız şu zor günlerde, yüzlerde tebessüm yaratabilmeyi başarabildiysek.. :)

Müziğin ötesinde, Hande Akkan'ın o süper enerjisi de dinleyiciye ulaştı ki program sonrasında birçok telefon aldım. Hande Akkan'ın eğlenceli mizacı ve sanatçı kişiliği bir araya gelince sohbet çok hoş bir hal aldı.

Genç Klasikçiler festivaline oldukça değinmekte beraber, YOYO produksiyon, klasik müzik, popüler kültür gibi birçok konuda da Hande hanımın fikirlerini aldık, dinleyicilerimizin de katkılarıyla interaktif bir biçimde paylaştık.. :)

Fazla spoiler vermek istemiyorum çünkü bu pazar programın tekrarı yayınlanacak. Saatini henüz bilmemekle beraber RadyoVesaire'nin twitter adresinden yakında duyurulacağını düşünüyorum, Twitter'da @Radyo_Vesaire yazarak bize ulaşabilirsiniz, takip edin ve ettiriniz lütfen..:)

Facebook grubumuz: http://www.facebook.com/groups/131126226958284/

Programı kaçıranlar veya tekrar dinlemek isteyenler bu pazarki tekrar kuşağını kaçırmasınlar! :)

Not: Resimler yakında bu post'a eklenecektir. :)

3 Ekim 2011 Pazartesi

Piyano Almadan Önce Okuyun :)

Yeniden merhabalar sevgili müzikseverler:)

Bugün çok farklı bir hususa, "piyano alırken dikkat etmeniz gerekenlere" değineceğim elimden gelebildiği kadarıyla. Piyano konusunda sizlerle daha paylaşacağım çok şey var o yüzden bu yazı bir giriş niteliğinde, piyanoya yeni başlayan/ başlamak üzere olan/ başlamak isteyen kişilere yardımcı olmak amacıyla yazılmış bir entry'dir :)

Şimdiii, öncelikle piyano almadan önce kendinize şunu sorun "neden piyano almak istiyorum?" Piyano eğitimine geç başlayan erişkin müzisyenler için piyano alma kararı oldukça yerinde,olgun ve güzel bir karar olmakla beraber çocukları için piyano alacak "veliler" bu konuda oldukça huzursuz olmakta, sıkıntı çekmekte ve kararsız kalmaktadır.

Bu yüzden öncelikle velileri ilgilendirecek bir giriş yapmak istiyorum. Çoğu velinin 1 numaralı kaygısı "çocuğum piyano aldıktan sonra ya sevmez ve bırakırsa, boşuna masraf yapacağım?" şeklindedir. Piyanoların maliyetli müzik aletleri olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda bu kaygıda kesinlikle haklısınız diyorum ve alternatif çözümlerinizi sayıyorum;

Hayır maalesef bilemediniz, çocuğunuza "org" almak onun piyano eğitimine başlamasında iyi bir adım olmayacak, tam aksine onu "kandırmak" anlamına gelecektir. Dışarıdan benzer tuş görünümleri benzer sesleri verdiği düşünülen bu iki enstrüman aslında birbirinden tamamen ayrı, asla kıyas edilemeyecek bir durumdadır. Öncelikle piyano çalmak "duymak" kadar "hissetmektir" burada piyano çalan kişinin "tuşeyi" yani dokunduğu piyano tuşlarının ağırlığını ve tuşa dokunduğu an piyano içerisindeki o harika yapının nasıl harekete geçip tellerden ses çıkardığını hissetmesi gerekir. Gerçek bir akustik piyano, bu benzersiz hissi çalana verecektir.

Biliyorum, hala sorunuza cevap vermiş değilim hala çocuğunuzun piyanodan vazgeçip boşuna masraf yapacağınızdan korkuyorsunuz. Bu konuda size birkaç ufak tavsiyem olacak.

1. Öncelikle piyano eğitmeninizi iyi tanıyın. Çocuğunuza eğitim verecek bir piyanist ona sadece notasyon bilgisi vermeyecek, ona hayatı boyunca sahip olacağı bir değeri fark ettirecektir. Piyano çalmak, ciddi sabır gerektiren bir iş olduğu gibi küçük çocuklara piyano öğretmek de bir o kadar sabır gerektirir ve bu alanda öğretmen olmak ayrı bir sanat'tır. Burada, piyano öğretmeninin geçmişi, kimlerden ders aldığı, hangi okuldan mezun olduğu bilgisinin yanı sıra bu mesleği gerçekten sevip sevmediği ve piyano aşkını öğrenciyle nasıl paylaşabileceği çok önemlidir. Dersten derse gelen ve sadece birkaç parça çalıştırıp parasını alıp giden eğitmen, çocuk için "sıkıcı" ve "korkutucu" bir imaj çizecektir. Bu yüzden burada iş siz velilere düşüyor diyebilirim, piyano hocanızı çok dikkatli seçin. Peki bunu neden dedim? Bunun piyano alıp almamayla ne alakası var? Öncelikle piyano eğitmenini seven çocuk, doğal olarak onun öğreteceği ve ona açacağı bu yeni ufuğun farkında olacak ve "heveslenecektir" Bu hevesi canlı olduğu sürece çocuğunuz piyano çalmak isteyecek ve "müziği yorumlama, yaratma" alanında merak sahibi olacaktır. İşte bunu gördüğünüzde evde bir piyano barındırmanız gerektiğinin pozitif sinyallerini alıyorsunuzdur.

2. Çevrede, sizin evinizden başka çocuğunuzun piyano çalabileceği bir yer, piyano olan bir ev ya da okulunda piyano var mı? Bu hem çok yararlı olabileceği gibi oldukça riskli de bir durumdur. Ben küçükken evimde piyano yoktu ve okulumdaki piyanoda pratik yapıyordum. Orada piyano çalmaya aşık olmuş ve sonunda ailem de gözümdeki ışığı ve isteği görüp bana piyano almışlardı. Belki sizin çocuğunuz da benim örneğim gibi size işaretler verebilir.

3. En önemlisi, çocuğunuz piyanoya kendisi mi başlamak istedi yoksa siz mi piyanoya başlamasını istediniz? Çevresinde piyano çalan arkadaşları var mı ya da okulunda müzik dersleri var mı? Bunlar küçük ama önemli detaylar olabilir.. :)

Kuyruklu Piyano
Evinize almak istediğiniz piyanonun türü de çok önemlidir. İki tür akustik piyano vardır: Konsol(duvar) ve Kuyruklı Piyanolar. Ayrıca artık teknolojinin gelişmesiyle dijital piyanolar da kaliteli performanslar sunmaktadır (org veya klavye asla dijital piyano sınıflandımsına girmez!) Her zaman size "akustik piyano" türlerini öneririm. Genellikle evlerde kullanılan akustik piyano türü duvar piyanolarıdır. Duvar piyanolarının kuyruklu piyanolardan farkı, tellerinin yatay değil dikey biçimde hizalanması ve kuyruklu piyanolardan daha kısa olmasıdır. Ayrıca duvar piyanoları evlerde rahat çalışmayı sağlamak için sesi yarı yarıya azaltmaya yarayan bir pedala sahiptir (komşularımız rahatsız olmasın :) )

İyi piyano markalarını sayacak olursak: Yamaha, Steinway, Zimmermann, Bösendorfer, Bechstein, Pearl River ve Baldwin marka piyanolar tam anlamıyla size piyano çalmanın zevkini yaşatacaktır ve sesleri de oldukça fark etmektedir.

Duvar (Konsol) Piyano
Dijital piyano almaya karar verdiyseniz eğer, bu kararınızda size sadece tek bir marka öneririm o da Yamaha marka dijital piyanolardır. Günümüzde piyano ve teknolojiyi bir araya getirerek harikalar yaratan ve her serisiyle müzisyenleri tatmin eden yegane marka Yamaha'dır :) Ayrıca bütçenize göre bir yamaha dijital piyano bulmanız çok da imkansız değil, her bütçeye uygun ürünler mevcut çünkü.


Bu konuda aklıma şuan gelmeyen ama sonra eklemek istediklerim olursa bu yazıdan güncellerim ya da ayrı bir post girerim :)

Gelelim, "iyi bir piyanoyu" nasıl ayırd edeceğinize:

İyi bir piyanoda öncelikle marka çok önemlidir. Buna örnek olarak Alman markalarının oldukça kaliteli ve sağlam olduğunu söyleyebilirim. İyi bir piyanoyu nasıl bulabileceğinizi maddeler halinde sıralayalım o zaman:

Piyano alırken gittiğiniz müzik mağazasında yanınıza piyanodan anlayan birini alırsanız ayırd etmek sizin için daha kolay olacaktır, ya da mağazada piyanodan anlayan bir görevliden aşağıdaki denemeleri rica edebilirsiniz. :)

1. İyi bir piyano demek iyi bir mekanizma düzeni demektir. Tuşlarda tellere kadar uzanan iç kısmındaki mekanizma iyi çalışıyor olmalı ve iyi akord tutuyor olmalıdır. Aynı zamanda içerisindeki ses yalıtımını sağlayan malzemelerin doğru maddelerden yapılmış olması lazımdır. Eğer piyano kaliteliyse bastığınız akorlar temiz yayılıyor olmalıdır, hiçbir şekilde "metalik" bir ses çıkmaması gerekmektedir ve ince notaların parlak, kalın notaların ise tok duyulması lazımdır.

2. Tuşlara dikkat! Kaliteli olmayan bir piyano her şeyden önce tuşlarından kendisini belli edebilir! *Piyanonun tuşlarından bir tanesi ya da birkaç tanesi içe gömük ise,
*Çaldığınızda bastığınız tuşlar parmağınızı kaldırdığınızda yukarı kalkmıyor, içeri gömük duruyor ise
*Tuşlara bastığınızda gıcırtı duyuyorsanız
*Tuşlar fazla sert veya fazla hafif ise (notaya basarken ideal bir piyano tuşunun ağırlığı parmağı zorlamayacak derecede olmalıdır ama bastığınız anda da org gibi hafif olmamalıdır. Unutmayın ki piyano çalarken hacim çok çok çok önemlidir tuşlara ne kadar sert bastığınız ve ne kadar hafif bastığınıza göre ses rengi değişir.)
* Bir tuşa bastığınızda pedal kullanmadan ses uzuyor/yankılanıyor ise
* Sert bir şekilde bastığınızda ses güçlü çıkması yerine "boiing" şeklinde metaliksi bir ses duyuluyor ise ve bu sesi ne olursa olsun bir şekilde duyuyor iseniz,

O piyano kalite sınıflandırmasında sınıfta kalmış demektir. Kaliteli bir piyano değildir. Bu kadar net söyleyebilirim.

Pedallara dikkat edin, duvar piyanosu alıyorsanız orta pedala bastığınızda sesin azalması ancak çok rahatsız edici derecede boğuk ve metalik olmaması lazımdır. Sağ pedala bastığınızda sesin giderek sönerek düzgün bir şekilde uzaması gereklidir. Pedala basıp kaldırdığınızda fazla gıcırtı sesi geliyorsa bu da dikkat etmeniz gereken ayrı önemli bir husustur, öyle bir sesin çıkmaması gerekir.. :)

Şimdilik bu kadar! Piyano ile ilgili daha fazla yazı gelecek! :)

O arada benim müziğime de bir bakmaya ne dersiniz? Piyano, söz, beste ve vokallerde ben varım; umarım beğenirsiniz :) www.soundcloud.com/onuruz

Müzikle kalın!

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Evanescence Geri Geliyor!

Grubun ilk çıktıkları zamanlarından bir fotoğaf
Kimse inkar etmesin, her birimizin müzik arşivinde en az 1 Evanescence  şarkısı vardır. Müzik piyasasına resmi olarak 2002 yılında Fallen albümü ile yaptıkları sert giriş onların müziğini hafızalardan silinmeyecek şekilde kazıdı çünkü. Aslında ben şahsen Evanescence=Amy Lee demekten çekinmiyorum çünkü grubun dinamiğini yöneten kişi ve grubun gerçek kimliği Amy Lee.

Evanescence fanları çok iyi hatırlayacaktır ki, ikinci albümleri The Open Door'u binbir güçlükle(prodüktör ve menajer skandalları) çıkarmışlardı. Eh, gruptan kavgalı bir biçimde ayrılan ve aslında Evanescence'ın yapı taşlarından olan Ben Moody'nin 2004'teki vedası da grubu oldukça etkilemişti. 2006'da "The Open Door" albümüyle, Fallen kadar olmasa da güzel tepkilerle karşılaşan grup bir o kadar da eleştiriyle karşılaştı ve grubun Ben Moody olmadan bir "hiç" olduğunu savunanlar oldu. İşte bu zaman diliminden sonra Evanescence'ı yeni bir kriz bekliyordu. The Open Door dünya turnesinin sonlarına doğru, eski grup üyelerinin 2'si Amy Lee'ye önce websitelerinden hakaretler yağdırdı, ardından da gruptan ayrıldıklarını sert bir biçimde belirttiler. (Bu grubun üyeleri şu an  "We are the Fallen" adlı grupta beraberler, ilk yazılarımda onlar da var bakabilirsiniz.)
İkinci albüm "The Open Door"

Bu grup üyelerinin ayrılışı sonrasında Amy Lee yeni müzisyenler arayışına girdi ve turneyi aksatmadan yeni üyelerle devam etmeyi başardı. Ancak ondan sonra ne olacağı gerçekten meçhuldü.

Ama dinleyicileri sevindiren haber gecikmedi. Amy, bir röportajında 2010 sonbaharı için "yeni müziğimize hazır olun" mesajı verdi ve tüm fanlar heyecanla 2010 sonbaharını beklemeye koyuldular. Amy'nin stüdyoda piyano çaldığı bazı görüntüler bile internete düştü, artık herkes emindi "2010'da yeni bir Evanescence albümü geliyor." Amy, bu albümün biraz daha "techno" ve "Massive Attack" tarzında olacağını belirtti. Tabii o açıklama biraz şaşırttı çünkü müzik piyasasının gothic kraliçesinden techno dinlemek biraz yadırgayıcı olacak gibi görünüyordu.(lakin şahsen ben Amy'nin sesini her müzik tarzında görmekten sıkılmam, yadırgamam o ayrı.)

2010 sonbaharı geldi çattı, ben de dahil herkes albüm bekliyor ama ne bir konser duyurusu, ne bir klip ne de ortada resmi bir açıklama var! Beklenen üzücü haber gecikmedi ve Amy, yine bir prodüktör krizi doğduğunu ve albüm çıkarmak için yeterli potansiyele ulaşamadıklarını belirtti.

Ama yine de bunlar Evanescence'ın bu ekim ayında bomba gibi geri döneceği gerçeğini değiştiremedi! Evanescence sonunda kendisini toplayarak yeniden müzik piyasasını sallamaya hazırlanıyor. Hatta başladı bile diyebiliriz, öyle ki grubun yeni albümünden ilk single olan "What You Want" adlı parçanın premiere'i Ağustos ayı başında MTV'de yapıldı ve yeni şarkı oldukça beğenildi. Şarkıyı bir önceki albümün çıkış parçası "Call Me When You're Sober" ile karşılaştırdığımızda daha basit, ama daha güçlü sound'lar duyabiliyoruz. What You Want daha sert ve Amy'nin vokallerinin daha çok ön planda olduğu ve akılda kalan melodisiyle enerji verici bir havaya sahip olduğu bir gerçek.
Grubun 2011'deki son hali, yeni Evanescence!

Yeni albümün adı ne mi? Hemen söyleyeyim yeni albümün adı: Evanescence! :) evet, albüm adı grubun adı. Amy bunun nedenini gerçek Evanescence'ın şimdi ortaya çıktığını belirterek yapıyor. Albümde şimdilik 16 şarkı olduğu şeklinde bir duyum var ancak tabii ki belli değil. Bu arada albüm 10 ekimde piyasaya çıkacak.

Ve bir güzel haber daha! "What You Want" müzik videosu da çok yakında yayınlanacak! Heyecanla bekliyoruz.. :)

Müzikle kalın!

MTV VMA 2011 Sahiplerini Buldu

Geçtiğimiz gün görkemli bir şekilde gerçekleşen VMA 2011, sahiplerini buldu. Her VMA'de olduğu gibi yine unutulmaz dakikalar yaşandı. Hadi bakalım o zaman kısa bir VMA 2011 özeti yapalım!

Los Angeles'ta Nokia Theater'da düzenlenen ödül gecesine hayranı olduğumuz birçok isim katıldı. Bunların arasında Katy Perry, Lady Gaga, Beyoncé, Nicki Minaj, Adele, Britney Spears, Bruno Mars... gibi isimler vardı. Gece aslında en çok önceden belirtilen "Britney Spears Tribute" için heyecanlandırıyordu. Rihanna,Beyonce ve Gaga gibi isimlerin Britney şarkılarını seslendireceği dedikodusu yayılmıştı çünkü. Nitekim öyle olmadı ancak Britney Tribute için hazırlanan koreografiler oldukça başarılıydı.

Lady Gaga ve Britney Spears
Geceye damgasını vuran isim yine her zamanki gibi Lady Gaga oldu. Geçen sene hatırlarsanız et parçalarıyla donanmış bir elbise giyerek başta PETA olmak üzere birçok hayvansever kuruluşu ayaklandıran Gaga'nın bu sefer ne giyeceğini herkes çok merak ediyordu. Öyle ki MTV muhabirlerinin gözleri sürekli Gaga'yı arıyor ve ne giydiğini kestirmeye çalışıyordu. Ancak Gaga, son "you and I" şarkısına çektiği klipteki haline ithafen, oradaki "erkek" Gaga olarak geldi ve oldukça maskülen bir şekilde programa damgasını vurdu. Öyle ki, Britney Spears "Michael Jackson Onur ödülünü" Gaga'nın elinden aldı ve bir de ne görelim! Gaga, Britney'e kur yapıyor!! Tam o sırada Britney Gaga'nın gözlerine 1-2 dakika baktı ve hepimiz "aha, öpecek valla öpecek!!" şeklinde dururken, Britney kendisini geri çekti ve "I've done that before!" diyerek noktayı koydu. Ama Gaga'nın gözlerine bakarken "öpsem mi, öpmesem mi" gelgitlerini yaşadığı çok belliydi. :) Eh, Britney artık liseli genç kız modundan çıkıp olgun bir bayan olduğunu kanıtladı bizlere.

Beyoncé hamile! 
Gecenin bir ayrı sürprizi de Beyoncé'den geldi, yine güzelliği ve asaletiyle tüm gözleri kendisine doğrultan Beyoncé herkesi şaşırtacak bir biçimde hamile olduğunu açıkladı! eşi Jay-Z ile 3 sene önce evlenen Beyonce'nin bu mutluluğunu alandaki tüm fanları ve arkadaşları da paylaştı. :)

Gecenin bir diğer unutulmaz anlarından biri temmuz ayında yaşamını yitiren dev ses Amy Winehouse için düzenlenen Tribute idi. Bruno Mars'ın eşsiz sesinden "Valerie" dinlemek gerçekten harikaydı. Şarkı sonlarına doğru Bruno Mars'ın "Amy, I miss you girl" sözleri herkesin gözlerini doldurdu (özellikle Adele'in) Ayrıca Adele demişken, gecenin yine en asil ünlülerinden biri Adele'di. Tam bir İngiliz edasıyla sakin ve çekici bir havası vardı. "Someone Like You" performansıyla da kalbimizi acıttı, boğazımıza bir şeyler düğümledi. :)

Gelelim ödüllere:



Yılın videosu: Katy Perry, Firework
En iyi çıkış yapan sanatçı: Tyler
En iyi pop müzik videosu: Britney Spears- Till the World Ends
En iyi rock müzik videosu: Foo Fighters- Walk
En iyi hip hop videosu: Nicki Minaj – Super Bass
En iyi kadın sanatçı videosu: Lady Gaga – Born this way
En iyi erkek sanatçı videosu: Justin Bieber- U Smile
En iyi düet: Katy Perry & Kanye West – E.T
En iyi mesaj veren video: Lady Gaga- Born this way
En iyi koreografi: Beyonce – Run the World (Girls)
Sinematografi dalında en iyi sanatçı: Adele -Rolling in the Deep
En iyi video çekimi: Adele -Rolling in the Deep
En iyi video yönetimi: Adele -Rolling in the Deep
En iyi özel efektler: Katy Perry & Kanye West – E.T

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Tam Gaz Devam!!

Herkese merhabalar!

Biliyorsunuz onuruzmusic kısa bi süreliğine yazı yayınına ara verdi. Malum bir zamanlar patlak veren blogspot krizi her bloğu etkilediği gibi beni de etkiledi. Kısa bir Tumblr deneyiminden sonra ait olduğum yere, Blogspot'uma yepyeni sayfa tasarımımla geri döndüm ve bir çeşir sezon açılışı yaptım!

Eee malum önümüz yeni sezon! Eylülden itibaren başlayacak koşuşturmalar. Okullar,iş vs. vs. derken işin içine bir de soğuk hava girince yorgunluk iki kata katlanacak! Bunları sizi korkutmak için söylemiyorum tabii! O kadar yorgunluğun üstüne elinizde sıcak çayınızla okuyacağınız bomba gibi bir blogunuz var işte, daha ne!

Yeni albümler,konserler,eleştiriler,müzik eğitimi,piyano,şan,müzikal... yetişebildiğim kadar müzik anlamında yetişeceğim ve sizler için sürprizlerim de olacak.. Eylülle beraber "müziği" sonuna kadar yaşamak istiyorsanız, buyrun onuruzmusic'i hemen takip edin! Sık kullanılanlarınıza da ekleyin ki, unutmayın! :)

Yine burada olmak harika, sizleri seviyooor ve bir sonraki yazımda görüşmek üzere diyorum!

Müzikle kalın! :)

18 Mart 2011 Cuma

Onuruz Radyocu Oluyor! :)

Herkese merhabalar!

Daha önce de yazdığım üzere biliyorsunuz başımdan bir "Virgin Radio" macerası geçmişti. Ne olduysa o zaman oldu zaten, o günden sonra kendimi okul radyosu için koştururken buldum. Güzel haberleri vermem gerekirseee radyomuz resmen yayına başladı ve iletişim fakültesinin ilk radyosu olmak üzere emin adımlarla ilerlemeye başladı bile! Bugün ilk canlı yayınını sevgili arkadaşlarım Volkan Ağır ve Utku Gökerküçük, derbi öncesi spor yorumlarıyla yaptılar. :) dinleme fırsatı bulamadım malesef ama en kısa zamanda bant kaydına ulaşırlarsa dinleyeceğim!

Ayrıca radyomuzun ismi RadyoVesaire ve her radyonun özgün bir jingle'ı olması gerekir değil mi? Bu da neyse ki gerçekleşti. İletişim fakültesi hocalarımız sağolsunlar benim yaptığım besteyi jingle olarak kullanmaya karar verdiler ve çok yetenekli müzisyenlerin ellerine bıraktılar beni. Bestem emin ellerde mixlendi, editlendi, birçok farklı versiyona dönüştürüldü. Benim için harika bir deneyimdi gerçekten.

Ve büyük habere gelirsek; radyocu olduğum gerçeğini atlamadan edemem! Benim de bir programım olacak ve haftada 1 gün (büyük ihtimalle cumaları) 1 saat sizlerle beraber olacağım. Bu blogu kaç kişi okuyor, kaç kişi beğeniyor bilmiyorum ama bundan sonra bu blogun daha aktif olacağı kesin, en azından ben daha fazla yazacak şey bulacağım! Radyo bu, boru değil! :P

Santralistanbul'da radyo stüdyomuzu da kurduk, tek pürüz radyoculuğun karmaşık dünyası :) mixer'ler, programlar..ama öğrenirim elbet! Her şey müzik için! :P

Güzel haberlerle burada olmaya devam edeceğim inşallah!

Müzikle kalın!

www.bilgimedya.org

18 Şubat 2011 Cuma

Sıkılmak?

O kadar çok sıkıldım ki! O kadar çok!

İki hafta önce bacağımdan ameliyat oldum ve sandığımdan daha da yorucu bir operasyonmuş. 2 haftadır aralıksız yatmak artık sıkıntının tepe noktasına ulaşmamı sağladı. Neyse, bu yazıyı okuyanlara minik bir tavsiye:

O kadar müzikle ilgili şey yazdım, tartıştım, eleştirdim.. eğer merak ediyorsanız buyruuun benim  müzik sayfam:

www.soundcloud.com/onuruz

fikirlerinizi söylemekten çekinmeyin!

dipnot: herkesi çok özledim! :(

27 Ocak 2011 Perşembe

Huuu Kimse Var mı??

Millet!

Onuruzmusic blog ölmedi =) birkaç tanıdığım bloga yazmadığımdan dolayı baan yakındılar ama blog konusunda farklı düşüncelerim var ve gerçekleşmesine çok az kaldı :) eminim çok seveceksiniz!

Müzikle kalın!!

www.bilgimedya.org