18 Ekim 2015 Pazar

Uyku ve Korku

Ne güzel şey uyku aslında, saatler geçiyor, bazen koca bir gün geçiyor, hiçbir şey anlamıyorsun. Bir uyanmışsın dünya değişmiş, belki yepyeni haberlere gebe bir gündemle yeniden açıyorsun, veyahut sönüyorsun.

Bu arada atlamadan geçemeyeceğim, Brigitte Engerer bence dünyanın en harika Chopin yorumcusu (pardon, ikinci, bizim Gülsin Onay'ımızı kimse geçemez.) Şu yazıyı okurken arkada bu çalsın lütfen: https://www.youtube.com/watch?v=liTSRH4fix4

Güzel şey uyku, rüyalar görüyorsun, kendine bile açıklayamadığın hayallerinin süslediği düş bahçelerinde nefes almanın hazzını duyuyorsun, bazen kabus oluyorlar, bazen düş, bazen uyandığın da "ah rüyaymış" dedirten güzellikler, bazen de "oh, rüyaymış" dedirten cehennemler; hepsi ayrı bir "sen"i sana tanıtıyor. Sevgililerin el ele tutuştuğu soluk sonbahar akşamlarında, senin umutların başkalarının yataklarını ısıtabiliyor, o derece hayal kuruyorsun, düşün.

Neredne geldim, nasıl geldim bu melankoliye bilmiyorum ama anlıyorum, görüyorum ki bu içimdeki karanlığı atamıyorum. Sanatçılık tribi mi dersin yoksa psikozdasın mı dersin bilemem ama, artık öyle doğal geliyor ki şu battaniye altında sıcak çikolata eşliğindeki dökülmeler, elin İngiltere'sinde bile kendi dünyamı yaratmamı engellemiyor.

Korkularımı dindirmiyor.

Korkular hep orada, çırılçıplaklar, soğuk ve nefes kesiciler. Bazen motive edici, bazen ruh emiciler. Çoğu zaman soğuklar ama. Titrek bir soğukluk, o çeneyi kitleyen soğuktan, hatırladın değil mi? Hayalet gördüm korkusu değil, "kendimi gördüm" korkusu. Kendinden korkmak, kimi zaman kendini hayal kırıklığına uğratmaktan korkmak, kimi zaman başkalarını, kimi zaman hayallerini.


Evet ne diyorduk, evet korkular ve uyku. Ne güzel ikili aslında, biri seni ayakta tutar, diğeri ise "boşver" der, yarın yine korkarsın. "Ya da ben sen uyuyrken yine korkuturum seni, sorun değil, yeter ki sen korkak ol. "

Ben şimdi yine uyuyacağım, sonrasında her uyanışımla tazelenen ruhumla yine gülümsememi takınacağım. Kalbimde sevgi ve aşk olduğu sürece.


11 Ekim 2015 Pazar

Expectations..

They say we can shape our lives through clarifying what we want, but what happens what we want is actually just another form of a bottomless pit? a never ending lust, an eternal pain or just a flow of constant flow?

Expectations, we all do grow them within. Sometimes they crop up from nowhere, like a thunderstorm, so strong that they can haul us off and just deflect us towards another roads. Roads that maybe we'd never have wanted to take. However, when we start expecting much, inevitably, we change. That boy/girl we know starts to distort into something that we are getting to know freshly.

The question mark remains at this point: who is our enemy? what should be done? when should I act or where should I go? When you don't have the actions/events that aren't referring to your expectations, do you change the feeling or change yourself? Or both?

Or maybe, change the dream?

Let go of the fantasy..

Regardless of what many others say, real world does exist. It is here, getting enhanced by every single heartbeat, and by breathe in-outs. We all must learn how to "ground" our souls and let go of everything we are afraid to lose. Fear of loss, is a pathway to the darkside. (Yoda)

It's never easy to let your expectations loosen up and turn into something redundant. But when you finally break free your emotional chains, once you see the bigger picture, even that 10 seconds of breath should be enough for you to decide upon your next choices.

Go then, take it, use it. No one is perfect enough to let go of their emotions, however temporarily it can be done. See what can happen next, and then listen to the voice of your brain, sometimes heart relies on the lies we'd love to believe..